Nitel Araştırma Özelinde Kısa Bir Bilim Tarihi

Yazının ilk kısmı Anasayfa'da


Bilimsel devrimlerin yapısı, süreci ve evrimi tam anlamıyla bilimsel çalışmaları olanaklı kılan "yöntemin" tarihi ve evrimidir. 16. yüzyılda başlayıp 18. yüzyılda doruğa ulaşan "aydınlanma" hareketi Antik Yunan'dan beri tanışık olduğumuz İdealist-Realist felsefelerin temel ilkelerini işevuruk hale getirip yeniden tanımlamış, sonuçta 20 yüzyıla kadar hemen her alanda tek başına egemenlik kuran "pozitivist" bilim ve yöntemin ortaya çıkmasına aracı olmuştur. 


Modern bilimin özellikle Realist felsefeden beslenerek geliştiğine inanılır, ancak pozitivizmin gerisinde önemli miktarda İdealist dünya görüşü de vardır. Tek doğru, tekilci açıklamalar, büyük söylemler ve kuramlar arayışı, evrensellik arayışı, neredeyse din gibi kabul gören Pozitivist yöntem büyük ölçüde İdealist felsefenin modern bilimin köklerinde yer tutmuş olduğunu bize gösterir. Dahası, 18 ve 19. yüzyılın Sembolizm, Yorumlamacılık, Oluşturmacılık, Varoluşçuluk gibi felsefelerinin kuramsal temellerini atan Edmund Husserl, Arthur Schopenhauer, Soren Kierkagaard, Jean Paul Sartre, Frederick Nieche gibi önemli felsefecilerin tamamının İdealizmin kurumsallaşmış hali olan kilise ve benzer kurumsallaşmış din yapılarıyla sorunları vardır.


Pozitivizm temelindeki bilimsel görüşü ve pozitivimin yöntemlerini Sosyal Bilimlere taşıyan kişi Sosyoloji'nin de kurucu babası olarak kabul edilen August Comte'dur. Önce Sosyoloji'ye "Sosyal Fizik" diyen Comte bir pozitivizm hayranıdır. Avrupa'da Pozitivizm Derneği'ni kuran da kendisidir. Bir ölçüde bu durumu normal de karşılamak gerekir. 18. yüzyıldan beri gürül gürül gelen Sanayi Devrimi'nin bir anlamda "yazılımı" olan Pozitivist düşünceden başka ortada bir seçenek de yoktu. Pozitivizm yükselen değerdi ve modernleşme sürecindeki toplumların gereksinim duyduğu düşünme ve bilim yapma, hukuk devleti temelinde birlikte yaşama ve kapitalizm gibi iş yapma ilkelerini içinde barındırıyordu. Deneysel desen, sayısal veri, tarama, istatistik gibi Pozitivist araçlar Sosyal Bilimlere işte böyle girdi. Her paradigma gibi, biraz önce saydığımız araçları kullanmamış olan çalışmalar bilimsel kabul edilmedi, dergilerde bile basılmadı, bu tür işleri yapan araştırmacılar bilim camiası dışına sürüldü. 


1980'lerin sonlarına kadar durum bundan ibaretti. 19 ve 20. yüzyıllarda üniversitelerde akademik çalışma yapanlar ve çeşitli Sosyal Bilim dallarında  üst düzey akademik derecelerini alanlar sadece ve sadece Pozitivist, nicel yöntemleri öğrendiler ve öğrettiler. İşte buna biz zaten "paradigma" diyoruz. Pozitivist, nicel paradigma tek kabul gören bilimsel yöntem olarak neredeyse 150 yıl bütün bilime ve akademik dünyaya hükmetti.


Büyük ölçüde biraz önce isimlerini andığımız felsefecilerin sayesinde ve onların pozitivizme soğuk bakan çalışmaları ve düşünsel ürünleri sonucunda sembolizm, yorumlamacılık ve oluşturmacılık gibi yeni felsefeler popüler olmaya başladı. Bu felsefecilerin düşüncelerinin Sosyal Bilimlere 1950'lerden itibaren yavaş yavaş girmeye başladığını görüyoruz. Bu çabaları kümülatif etkisi 1980'lerin sonlarında Sosyal Bilimler'de kendini hissettirmeye başladı. 1990'larda nitel gelenek hissedilir biçimde literatüre ve akademik camiaya güçlü bir şekilde girmeye başladı. 2000'lerin başlarından itibaren nitel araştırma alanında önemli dergiler makale kabul etmeye başladı.


Bugün nitel araştırma artık yetkin, olgun, kendini kanıtlamış bir bilimsel yöntem olarak bilimde ve akademik camiada yerini sağlamlaştırmıştır. "Nitel araştırma bilimsel mi değil mi" sorusu artık boş kubbede hoş bir sada olarak kaldı!